C.

Eğer o gün gelir de bir akşam aynı evde aynı odada aynı yatakta yatmamız artık olağan bir an gibi gelirse sana bunu bilmemi sağla ve hatırlat sürekli
Tüm farklılıklarımız  bizim yüzümüze vurulmasın o yatakta o gece
Yatakta konuşmaya başlayınca farklı bir insana dönüşen sesiyle zehir atan bir babaya dönüşmesin
Kendisini hep savunmaya alan, çaresizliğinden yıllarını bastırmaya çalışmış anneye dönüşmesin
Bu örnekten başka bir anne ve baba tanımamış o insanın davranışları yargılanmasın
Güvensizlikleri  hiçbir zaman yargılanmasın
Sadece kendisiyle ilgilenilsin istiyorsa bunu söyleyebilsin ve kötü hissetmesin
Bilincin sağladığı üstünlüğün farkına varmaya başlayıp bilinçaltını artık sahneye çıkarmaya hazır bu insanı bastırmasın
Güven duymaya başladığını fark etsin ve bundan korkması rahatsızlık vermesin kimseye
Bu yazının başındaki konu ile şu anda yazılan dilekler arasında ilişki yoksa bile dinlemeye devam etsin
Ve o olağan yatakta, olağan gecede düşünmemi sağlasın
Sevgisinin sonsuz olabileceğini söylemeden hissettirsin
Bakışları yetebilsin ve bu dilekleri hep hatırladığını söylesin
Hep ikisi olsun o gecede konuşulanlar
İyi Geceler

Görüşürüz Diye.

ne için gidiyorum ki şimdi diye geçirmeden içinden
günlerim var hiç bir şey konuşmuyorum ama sayfalarca besliyorum seni
zaman geçmiş ölü doğmuş fikirlerinin zararlı geldiğini kabul ettiğin günden beri
zaman geçmiş hiç değişmeyecek diyerek batıya doğru yola çıkışından beri
zaman geçmiş fikirlerin üstü kapalı tekliflerin, ardına hemen gülünen meselelerin sunulduğu masalardan beri
yeni fark etmişsin güzelliğimi
yeni fark etmişsin seni nelerle beslemek isteyeceğimi
geridesin bunun için güzel sakallı

yapılan güzel fedakarlığın tadını çıkararak
tebrik etti kimileri cesurluğundan
kıskandıklarını söylediler kabul etmeyeceğimi düşündüler
gizli düşmanı daha da yakınlaştırmak istediler yürüdükleri yollarda

senin için küçük benim için çok büyük bir adıma vesile olarak
yeni hayallerimle gelmek istedim yanına
dinlemedim hiç mantığımı bu sefer bir yolu bulunur dedim
açgözlü oldum bir an bencil oldum ama hepsi güzel bir hedef uğruna yapılan fedakarlıklardı

isteyerek teklif ederek kendini hiç sıktırmadan hiç bıkmadan sıkılmadan
gelmemi bekle kaybolmuyorum hiçbir yere
tekrardan bulacağın günü bekle bulunmayı bekliyor olacağım çünkü

Mesela.

Küçük kutularla gelmedim buraya
Büyük kolilerim vardı, büyük bavullarım vardı
Kendi ritüellerimi oluşturmaya çalışmadım
Hazırdı hepsi benim uygulamam için

A.

Hiçbir kelimenin anlamının aynı kalmadığını öğretebilen bir şehir görevini tamamlamıştır aslında. Bundan sonraki tek hedef yeni şehir. Mümkün mertebe arkadaki boşlukları dolduranların şehrinden geldim ben buraya, Bir ilişkinin bitişini tarafların kabul etmesine rağmen bunu kabul edemeyen üçüncü şahısların bulunduğu bir şehirde, ablamın acilinden bir müdahaleye ihtiyacının olduğu bir şehirde, genellemeler yapmaya hiç bu kadar istekli olmadığım bir şehirde kelimelerin anlamlarının her gün değiştiğini öğretmeye başladım bir insana. Kişinin verdiği değerle kelimelerin yeni anlamlar kazanabileceğini, aynı insanlara verdiğimiz değer gibi kelimelere de değerler yüklediğimizi anlatıyorum kendisine.  Sonra da dinliyorum sadece.

Gıybete.

Benimkilerin tek dertleri ağzıma alacağım yerleri
Seninki dinliyor en azından seni
Seninki konuşuyor en azından seninle
Bu yüzden kıskanıyorum bazı zamanlar seni

Benimkilerin güven diye bir gereksinimleri yok
Bu yüzden hissetme gereği duymuyorlar
Güven olmadığı için de orta yolda bocalıyorlar

Hiç gerek kalmaz daha büyük bir açıdan baktığımızda. Büyük açı her zaman iyi görünüyor çünkü. Sarı ile mavi zıtlık oluşturuyorsa, soba ve gardrop karşı karşıya duruyordu odada sonuçta. Bir gözlük vardı görünen karşısında da bir ekran. Sadece ikisi görünüyordu daha büyük açıda. Çünkü en sade olan da bu.

Daha azı.

Mesela.

Tek meselemiz başkası olduğu sürece hiçbir zaman mutlu olamayacağımızı öğrenmesi gerek çoğumuzun.

Mesela.

Üç seferdir isteğimi sakinlikle açıklayıp, özenle sunarken iki sabahtır da kendimi ve ismimi hatırlatıp bu isteğimi yenilerken fotokopi almak ya da ne biliyim ctrl+p ye basıp birkaç sayfalık çıktı almak kadar kolay bir hareket gerektiren isteğimi gerçekleştirmedikleri için çok kızgınım kendilerine ve kayıt islerine. "Tavuk büyüdüğü çiftliği pisler mi?" vb. bir atasözü var mi bilmiyorum ama var ise eğer cevabım kesinlikle evet bu konuda.
Boun'a ithafen.

S.

Sevmeyi ve paylaşmayı isteyen bundan da zevk alan insanlar o kadar azınlıkta ki
İnsanın değerini çoğunluğun gördüğü yerlerden çok farklı yerlerde gören
Çok zordur bu insanla karşılaşmak, ona sahip olmak, onunla yaşamak

Böyle insanlardan bu duyguları silmek de çok zordur
Bir daha hissetmemek istercesine nefret ettirmek bu duygulardan
Güvenini bitirmek böyle insanların

Bu insanların gözünde tek değeriniz bu zoru başarmanızdır
Ardından içinde sadece nefret duygusu yetişir ama sizlere karşı
O tek değer de nefret olur sonra sizlere karşı

Hayatında hiç hissetmemiştir bu duyguyu
Yeni olduğu için zorlanmıştır, yargılamıştır ve çatışmıştır
Alışır ama zamanla yok etmeyi başardığınız sevme ve paylaşma duygusunun yokluğuna
Beddualarında yer alırsınız sadece, öldüğünüz günün hayali bağlar sizi birbirinize sadece

Geç yazılmış bir nefret mektubu yerine geçmesi dileğiyle.
Mutsuzluğun ve ölümün için bir kez bile hayal kurmak yetti aslında.

Zıtlıklar Üzerine.

Çünkü zıtlıklar her zaman daha çekicidir. Bir akıl çatışsın, sonrasında penis devreye girsin ''Benim dediğim olacak, benim yönüm doğru taraf'' diyecek, sonrasında karar verme aşaması yaşanacak, sonrasında karar verme pişmanlığı yaşanacak. Sonuç ne olacak hiçbir zaman bilinmeyecek. Seçmediğimiz tarafımız hep haklıymış aslında diye düşünüp kendimizi yiyeceğiz günden güne.
O iki ayrı dünya asla birleşmemeli bu yüzden. Birleştiği an yeni bir ayrı dünya yaratılır sonuçta. Eskiyi yersin, doymaz tekrar edersin. Üzerine tatlı da istersin, sade kahve de istersin, sigara da istersin.. Ne kadar kendini o ayrı dünyaya yakınlaştırıyorsan o kadar da yeni bir ayrık dünya yaratıyorsun. Çünkü o diğer ayrık dünya her zaman daha çekicidir.
İçinizde, kedinizde, dostunuzda, sevgilinizde, sexinizde, dokunduğunuzda hep vardır bu ayrık dünyalar. Onların değerini bilin çünkü hayat onlarla güzel.

Tuzaktasın.

Var olmadığı hep bellidir yaratmak istediğin kişinin
Karşındakinin değiştirmeye çalıştığın klasik koşullanmış tepkileri
Karşındakinin değiştirmeye çalıştığın yirmi altı yıllık bilinci
Karşındakinin değiştirmeye çalıştığın inandığı değerleri

Sahip olmadan dönmek istemezsin bu yoldan
İdealindeki klasik koşullanmış tepkilere sahip olsun diye
İdealindeki yirmi altı yıllık bilince sahip olsun diye
İdealindeki kişinin inandığı değerlere sahip olsun diye

Var olmadığı hep bellidir yaratmak istediğin kişinin
Sahip olmadan dönmek istemezsin bu yoldan
Hiçbir zaman da göremeyeceğin değişikliklerdir bunlar
Anlaman için anlatıyorum bunları çünkü sanırım sadece tek-yön biletinin olduğu bir 'Tuzak Express'tesin.


Mesela.

Kıskanmıyorum aslında kıskanıyormuş gibi yaparken
Kıskanıyorum aslında kıskanmıyormuş gibi yaparken

Apartmanların Yüzünden.

Müstakil, iki katlı, bahçesi olan; arkasında, önünde ve solunda hiç ev bulunmayan, sağında ise bir tane daha müstakil ev olan bir evde büyüdüm ben. Balkonundan tüm sokak kolaylıkla izlenebilirdi. Evin önünden geçen komşuyla ya da sokaktaki herhangi bir arkadaşla evin balkonundan rahat rahat sohbet edebilirdik. Ben İstanbul’a gelmeden çok zaman önce sokağımdaki apartman sayısı beşten azdı. Sokakta araba çok fazla olmazdı. Zaten araba da çok geçmezdi buradan. Yaz aylarında gece yarılarına kadar saklambaçları hep bu sokakta oynadık. Birisinin annesi arkadaşımızı yukarıya çağırasıya kadar kimse geç olduğunu anlamazdı. Bir arkadaşımız yukarı çıktığı zamanda hemen başka bir anne gelir başka bir arkadaşımı eve götürürdü. Çocukluğumda mutluydum. Tüm arkadaşlarımla birlikte büyüdüm bu sokakta. Taşınan kimse olmadı ama yeni arkadaşlar hep eklendi bunlara.
Zamanla yeni apartmanlar eklendi, yeni bir bakkal açıldı, yeni arabalar gelmeye başladı sokağıma. İstanbul’dan anne evime döndüğüm her seferde biraz daha büyümüştü sokak. Daha fazla apartman eklenmiş, daha fazla araba görünmeye başlamıştı. Önceden sokağa gelen tek ses hemen yakından geçen trenin sesi olurken bu sefer artık arabaların sesleri, arada bir herhangi bir evde yaşanan kavganın sesi, karşı apartmanda yaşayan bir öğretmenimin öldürülmesinden sonra duyduğum o çığlığın sesi eklendi bu tren sesine. Evimin hemen yanındaki müstakil ev yoktu bir geldiğimde. Diğer geldiğimde beş katlı bir apartman vardı. Yaz aylarını balkonda geçirirken yan apartmanla o kadar yakın durumdaydık ki, karşı balkonda oturan yeni evlenmiş çift ile hep muhabbet ederdi annem. Balkondan balkona beş çaylarını içerlerdi birlikte. Onların kavgasını işitirdim bazen, çocukların doğumunu bile duydum. Bebeğin ağlama sesleri orada kaldığım bir ay boyunca rezil etmişti tüm uykularımı. Bir kez gittiğimde sokakta kalan tek müstakil evin bizim ev olduğunu fark ettim. Annemle artık bu evi bir mühendise bırakıp, çıkılacak apartmanda kaç tane daire alacağımızı konuşmuştuk. İstanbul’dayken de öğrendiğim kadarıyla annem müstakil evini bir mühendise vermeye karar vermişti. Planına göre bahçeyi de içine alan dört katlı bir ev çıkılacaktı. Apartmanın giriş katına dükkânlar yapılacaktı, arka tarafında küçük bir otoparkı olacaktı. Bir dükkânı ve dördüncü kattaki iki dairesi de annemin olacaktı. Bunları anlatırken annem hiç mutlu değildi. Evlendikten sonra 30 yıla yakın hayatını geçirdiği bahçesi, müstakil evi, kocaman balkonu artık olmayacaktı. Komşuları sokaktan kendisiyle konuşmayacak bu sefer zilini çalacaktı. Belki de alt kattaki komşusu çok sesli bir aile olacaktı. Geceleri uyuyamayacaktı belki de yan komşunun ağlayan bebeği yüzünden. Annem bebekleri çok severdi hâlbuki. Ablamın çocuğu olduğunda tek teklifi ablam çalışırken çocuğa bakmak olmuştu. Belki de artık sadece kendi kanından olan bebeği sevebiliyordu annem. Sadece onun sesine katlanabiliyordu. Çünkü kendi dediğine göre, yanına gelen komşusu kimlerden olacak, nereli olacak bilmiyordu. Zamanında balkonunda sohbet ettiği insanların kimlerden olduğunu, nereli olduğunu bilmemesine rağmen çok güzel ilişkileri vardı onlarla hâlbuki. Emel Teyze karşı apartmandan taşınırken ağladığını hatırlıyorum annemin. Öğretmen olan kocası öldürüldüğünde ‘’Kürt’müş onlar, ondan öldürülmüş’’ cümlelerini duyduğumu hatırlıyorum. Annem hep karşı çıkardı ‘’Kürtlerse ne olacak sanki? Öldürülen insan bir öğretmen, çocuğumun öğretmeniydi. Şu anda çocuğum böyle başarılı, böyle kendinden emin bir insansa o öğretmenin bunda ne kadar etkisi var hiç düşünüyor musunuz?’’ diyerek.
Emel Teyze ile ilişkisini hep devam ettirdi annem. Yeni taşındığı eve gider kendisiyle saatlerce muhabbet ederdi. Emel Teyze’nin yanından döndüğü her seferde ben evdeysem Emel Teyze sevdiğim köftelerden, annemin yapmayı beceremediği tadı çok güzel olan böreklerden yollardı bana.
Annemin yanına gittiğimde bir apartmanla karşılaştım bu yaz başında. Yenidünya ağacı yoktu artık bahçede, hiç sevmediğim hurma da yoktu hatta. Bir bahçe bile yoktu bu apartmanda. Kocaman bir giriş kapısı vardı, iki yeni dükkan açılmıştı apartmanın girişinde. Birisi kırtasiye olmuştu diğeri ise yeni bir bakkaldı. Hangi zil olduğunu bile bilmiyordum annemin dairesinin. Aradığımda annem komşuda olduğunu söyledi, ‘’Hemen geliyorum’’ dedi. Gelirken elinde hiç börek ya da köfte yoktu annemin. Sonradan anlattığına göre yeni tanıştığı komşuları olmuş. Bahtiyar Abla ile tanıştım bir süre sonra bana hiç börek yollamadı ama. Annemin yanındaki daireye yeni bir kiracı taşınmış. Tek başına bir kadınmış. Çocuğu varmış bir tane de. Kocası ile boşanıp tayinini Tarsus’a istemiş böyle gelmiş ve annemin kiracısı olmuş. ‘’Dul’’ bir kadın olduğu için çok zor olmuş ev bulması. Zamanında bu sokakta kocasından ayrılan, oğluyla yaşayan dul bir kadındı annem ama sokakta hiçbir zaman hayatı zor olmadı annemin. Bu kadın ise ev bulmakta zorluk çeken bir kadındı anlattıklarına göre. Her yer apartmandı, her yer arabaydı, birçok boş daire vardı ama hayatta tutunabilmesi çok zordu bu kadının. Zamanında hiç apartman yoktu bu sokakta, çok az araba vardı ama annem kendisine kötü söz söyleyen kimse ile karşılaşmadı hayatı boyunca.
Müstakil evlerden apartmanlara geçişte böyle değer değişiklikleri oluyor demek ki. Bireyler, öğretmen olmalarına rağmen Kürt oldukları için öldürülebiliyorlardı artık. Dul kaldıkları için daire bulamıyorlardı artık bu apartmanlarda. 

Beklentiler.

Samimi bir şekilde sohbete girmek için mi yoksa kendi doğrunu empoze etmek için mi söylüyorsun dediklerini?
Kendi idealinden daha düşük bir sonuçla mutlu olabilecek misin?
Farklı bir alternatifin var mı kendi doğrularını karşı tarafa empoze etmeye çalışmaktan başka?
Herhangi başka bir kimsenin yaptıklarını ya da dediklerini ciddiye almadan, kişisel algılamadan devam edebilir misin hayatına?
Diğerleri beklemediğin bir şekilde davranıyorsa, o insanın mükemmel olmadığını ve senin ideallerine ulaşamayacağını gösterir ve bu durumdan rahatsız mısın?
Ve bırakmayı, unutmayı, olduğu gibi kabullenmeyi başarabilir misin?

Mantıklı ya da çok mantıklı olmayacak şekilde karşı taraftan yapmasını istediğimiz, kendi sahip olduğumuz değerlere, standartlara ulaşmasını istediğimiz her şey beklentidir bence. Karşımızdaki insanlar da çok nadir bu beklentilere ulaşırlar zaten. Bir ev arkadaşı sana evinde istediğin huzuru verebiliyorsa ondan daha fazla ne isteyebilirsin ki? Zaten dediğim gibi nadir bir durum ve buna sahip olduğum için de çok şanslı hissetmekteyim kendimi.

Daha duygusal ve cinsel bir içeriğe sahip olan ilişkilerde ise başarılı olmak bu konuda çok daha zor farkındayım.
İnsan doğasının bir parçası. Kendimize hakim olamayız çoğu zaman. Eğer birilerine değer veriyorsak,dediklerinde ve yaptıklarında eleştirel olmayı engelleyemeyiz. Hem fiziksel, hem de duygusal olarak beklentilerin önüne geçemeyeceğimizi düşünmek çok doğal aslında. Bunun tam tersinin yapılabileceğini zor yoldan olsa da öğrendiğimi düşünmekteyim.
Sana mantıklı gelen, karşındaki insana da mantıklı gelmesi gerekmiyor. Kendi beklentin ile karşındakinin beklentisinin aynı olmayacağını kendimize hatırlatmamız gerekiyor her zaman. Senin duruşuna, senin değerine paralel olmak zorunda değil diğer insanların duruşu ve değeri. Karşıdakinin söylediğini ve yaptığını da etkileyemeyiz dolayısıyla. Değişimden korkarak ve kendi güvensizliğini karşıdakine yansıtarak ilişkilerini düzenledikçe bu beklentilerin hiçbir zaman sonu olmayacak. Denemekten korktuğumuz şeyleri karşıdakinin yaptığını gördüğümüzde sadece örnek almamız gerekiyor bu durumda, onu değiştirmeye çalışmamız değil.
Oturduğum yerde kalıp, kendime bir kahve doldurup çok daha iyi hissedebiliyorken hemen beklentiye girmek niye?
Artısıyla ve birçok eksisiyle sunabildiğini sunuyor hayat zaten bize. Hiçbir zaman yerine yenisi gelmeyecek zevkler değil yaşadıklarımız. Bileklerimizi kestirecek kadar acı da çektirmiyorsa, sıkıntıdan gözümüzü kapatıp yeter artık konuşma da aç ağzını ve al şunu ağzına demek istemiyorsak neden yaşıyor olduğumuz zamandan zevk almayalım ki? Bilinç sahibi olmak da bunu gerektiriyor mu?. Yaşamak hayatı deneyimlemek değil mi zaten?

Mesela.

Ergenliğe yeni girmiş biri gibi okunmak benim de hakkım. 8500 aslan gücünde derdim olduğunu düşünmekteyim(Varan1). Rahat bırakılmak benim de hakkım(Varan2). Ne yazık ki bu hakkımı çok çok ender kullanabilmekteyim(Varan3). Sizden başka bir şey düşünmek yasak mı hayatımda(Varan4)?

Çünkü sadece iki gerçek vardı
Aklı vardı bir de penisi vardı
İnsanlar bilmeli başka hayat, başka doğru yok
Çünkü bu hayatım ben yaşıyorum

WHO RUN THE WORLD?

N.

Sahip olduğum en pis iki vücuda sahipmişsin zamanında
Yemek istediğim her yemekten nefret etmişsin zamanında
İntikam almayı düşündüğüm insanları tanımışsın zamanında
Sormadın bana senden ne istediğimi
Bilmiyordun büyük ihtimalle paramı çekerken arkamı döndüğümde seni gördüğüm ilk anda bile seni arzuladığımı

''If you stay here one more minute on this couch with me, I will tie you down and not let you go.''

Vücudumu yıkamadım daha
Belki bir anlamı kalır diye gecenin
Bulaşıkları yıkamadım daha
Tencerede hazırladığın sos kalsın diye
Yorganımı yıkamadım daha
Terlediğimiz gecenin son hatırası da silinmesin diye
Kire, pise, kokuya sensizliği adamış olabilirim
Gözlerine, dövmene, uçaklara senliliği adamış olabilirim

Anlattıklarını paylaşmak istiyorum beni dinlemeyen insanlara
Kedime anlatmak istiyorum seni en saf şekilde sevdi diye
Senden sonra sevişeceklerime anlatmak istiyorum nasıl bana kendilerini aşık edebilirler diye
İçine boşaldığımız kondomlarda sensizliği görüyorum sabahtan beri
Hayallerinde, yıllardır bana olan hayranlığını anlatmanda senliliği görüyorum dün geceden beri
Gitmeyeceğini bilseydim bağlardım seni sonsuza kadar yanıma

''My mother warned me about you who would make me want to stay in Istanbul forever and never leave again.''

Son kez hiç sarılmasaydın keşke belki daha az ağlardım sonra
Son kez sevişmeseydik keşke belki bir daha başka bir erkekten zevk almam diye
Son kez sevmeseydin keşke kedimi
Son kez öpmeseydin keşke boynumu
Ağlamasaydın keşke son kez sarılırken

Mesela.

Tüm vücudunu veriyorsun, dudaklarını istediği gibi kullanıyor, ağzını vücudunda istediği yere götürüyor ama onun kıyafetlerini istediğin gibi kullanmıyorsun. Tanımıyorsun bile çünkü.

Makaslar Üzerine.

Hatalı oluşturulmuş bağlar hep artıyor bunların kesilmesi zamanla daha da zorlaşıyordu. Kancalar takılmış, köşeye sıkışmış, hiç konuşmamış hep dinlemiş, hep bakmışsın. Her sabah doğru bağı bulmaya çalışmış bunu geliştirmeye çabalamış ama hiçbir zaman başarılı olamamışsın. Her gün tek bir arayışınız olduğunu düşünsenize. Nasıl doğru makası bulurum ya da nasıl doğru yapıştırıcıyı bulurum ki düzeltirim? Aynada nasıl göründüğüne bakmadan, kendi isteklerini hiç sorgulamadan gününe devam etmişsin. Kıvırcık saçlarını açık bıraktığında etrafındaki insanları nasıl sarhoş ettiğini fark etmemişsin. Çünkü farkına vardıkça daha da tehlikelisin. Çünkü farkına vardıkça daha da özgürsün. Çünkü farkına vardıkça daha da yalnızsın ama belki de daha da mutlusun. Farkına varmaman lazımdır. Doğru makası bulmaman lazımdır ki bu bağları kesemeyesin.

 Doğru makası bulduğu için kimse kötü hissetmesin.

Evimde Makasların Sayısı Hep Artıyor.

Belki de bu değer en yüksek noktasına ulaştı
Zaman geçti hiçbirisi yerinde kalmadı
Ortak deneyimlerle büyüdü
Kesmek için gereken bağı fazlalaştırdı
Kesmeye çalışırken kalın olmayan yeni bağlar yerleşti yerine
Sen daha da hızlı bastırırken makası o zorladı kesilmedi
Başka vücutları makas yaptın başarılı olamadın
Başka duyguları makas yaptın başarılı olamadın
Kendi kendine kesilmesini bekledin başarılı olamadın

C.

Acele halde çıkarken yazdın notunu. Bir antlaşmaydı belki de bu not. Düşünmedim o zaman sonraya saklamak için. Ben de yazıyorum kendi notumu, kendi koşullarımı anlatmam için. O notun oluşmasına daha zaman olabilir. Ama belki de sadece bununla kalır.

Sana çok değişik şekilde değer veriyorum. Değer demek zorundayım çünkü kafama kodlanan sevgi kelimesi ile söylemek istediklerimi tanımlayamam. Ya da kafama kayıtlı, kafamıza kayıtlanmış sevgi kelimesinin geleneksel tanımlarıyla karşılayamam düşüncelerimi.

Bu değer, kendisini anlatmaya çalışırken bile benim için değişik bir şekilde cümlelere dökmek zorunda bırakıyor beni. Noktalar var yazdıklarımda artık. Her beş kelimede bir enter tuşuna basmak zorunda kalmıyorum bu sefer. Uğraşmak zorunda kalmıyorum sana verdiğim değeri hissetmek için. Bu değer beni kötü hissettirmiyor. Bu değerin yanımda olmadığı zamanlarda kendime başka değerler aramak kötü hissettirmiyor bu sefer. Sen gelmeden önce farklı hikayeler deneyimlediğimi, sen gittikten sonra da biriktirmeye devam ettiğimi, tekrardan geldiğinde ise bu hikayelere yenileri ekleyeceğime dair söz verdiğimi bilmek beni mutlu ediyor. Bunu senin de hissettiğini biliyorum. Sorma gereği duymuyorum bu yüzden.
Bugüne kadar tanımlananlarla alakası yok bu deneyimin. Yeni bir tanım bulmam lazım, ya da bunu düşünmeye devam etmem lazım. Daha da derinlerine inmem lazım.

Ancak o zaman cevaplayabilirim aklımdaki soruyu. Yeni hikayeleri yaşadıkça senin hikayene göre mi yargılıyorum bu yeni bedenleri? İki şıkkı da yok bu sorunun çünkü o kadar değişik. Bir hikayeden ibaret değil bu bedenler. Yargılıyorum, puanlıyorum, değiştiriyorum ve sana anlatıyorum. Ölçüyorum ve seninle karşılaştırıyorum. Tadına bakıyorum ve seninle karşılaştırıyorum. Kokluyorum ve seninle karşılaştırıyorum. İzliyorum ve seninle karşılaştırıyorum.

Sonuç olarak bu kelimeyi arıyorum. Aşkın bu olmadığını biliyorum. Sevginin bunları da kapsadığını biliyorum ama daha fazlasına ihtiyacım var. Bağlılık kelimesine inanmayacak kadar da sorguluyorum hayatı. Takıntıların sadece davranışlardan ibaret olduğunu düşündüğümden iç dünyamı yansıtmadığını düşünüyorum.

Ben sanırım yeni ve değişik bir şeyler deneyimliyorum. Bunu fark edebildiğim için de huzurluyum.

Nasıl Hoşçakal Deneceğini Öğreniyorum.

Seni ayaklarından yakalayıp aşağıya çekmesine izin veriyorsun
Koşarak uzaklaşırken tekrardan geri dönüyorsun
O baskının altında kalbin hala atıyor
O şiddetin altında kalbin hala duyuluyor
Eve doğru yol alıyorum şimdi
Geri dönüş yolundayım eve doğru yol alıyorum şimdi

Son Çağrı.

Hiçbir zaman kolay değil ki zaten kafamız binlerce uyuşturucu ile dolmuşken
Yine de bekledin gitmemek için bir sebebi iyi ki
Yoluna girmesi için işe yarar ne kaldı bundan sonrasında daha önce denemediğimiz
Bu şarkıyı atlatabilecek miyiz acaba?
Aramızda ne geçtiyse ışık versin bana bu gece
Basit konular basit zevkler de getirsin bu gece
Ama yine de nereden bilecek ki dememek için

Hiç görmemiştim daha önceden
İki kullanılmış kalbin iki araç olmasını
Biri sendeyken biri de bendeyken tamamlanamadan bitirmeyeceğimi
Kapalı iki dudağın açılmadan tamamlanamayacağını
İki kalbin de sevgiye inanması gerektiğini

Bir gün daha beklemeyi göze almışken karar çoktan verilmiş zaten
Zaman sınırımı farketmeden tüketmiş bedelini ödemişim
Zamanı geçirdikten sonra da duymak zor gelmiş acıtmış gözlerimi
Ödenmesi gereken küçük bir bedelmiş demek ki sonradan güleceksek hepsine eğer
Aramızda ne geçtiyse büyütsün beni bu gece
Basit konular basit zevkler getirsin bu gece
Ama yine de nereden bilecek ki dememek için

Avuç içindeki yaralarında bir parçam var
Çabalamam lazım tekrardan onları kaşımam için
Zaman sınırını aştım ama kullanılmış bu iki kalbi yenilemem lazım

Küçük Hesaplar.

Bir süredir işaretleri, ipuçlarını araştırıyorlardı

Hepsi de bir yolculuğa çıkmak istiyordu
Daha da kaybolarak geri döndüler
Hepsi de olduğu yerde kalmak istiyordu
Daha da şüpheyle baktılar emin oldukları konulara
Konuşuyorlardı sadece küçük hesaplarından
Haberleri yoktu küçük hesapların büyük sorunlar çıkardığından
Yürütebilecekler miydi emin bile değildi hiçbirisi
Yürütebildiklerine dair bir kanıt göremedim ben

Hepsi de birilerinin yanında başkaları olmayı denedi
Hepsi de birilerinin yanında kendileri olmayı denedi
Hiçbirisinin de başarılı olduklarına dair bir kanıt bulamadım ben

Uyku vakitlerini harcadılar sırayla
Kendi küçük krallıklarında bir huzursuzluk vardı
Yalnız kaldılar sırayla
Kalplerini çok uzaklarda odağını şaşırmış bir halde gördüler
Bulduklarına dair bir kanıta rastlamadım ben

E.

Daha az senin gibi olamam
Ama uzun uzun bakışlarımızda bir benzerlik var
Özgürlüğü, mücadeleyi sevdiğimi söylerken
Güvenlikten bahsedemiyorken
Ben sanki şapşalım, ben sanki çılgın

Ne hissettiğini söylerken hiç zorluk çekmeyenlerdensin
Tüm problemlerim gerçek değilmiş gibi rol yapmaya devam ettikçe
Yavaş yavaş hayallerim, anılarım gün yüzüne çıkarken
Yavaş yavaş sana kendimi paylaşırken

Ve bir şekilde yürüyor, bir şekilde çalışıyor
Bedenim ve hayatım seninle olmaya başlıyor

İncecik dudakların, incecik saçların
Daha aşağısına bakmaya izne gerek olmadan
Her yerini görmeyi hep isterken
Ama her an bunu başaramıyorken
Saklayacak hiçbir şey yokken

Beni izlediğini bilirken kollarında olabileceğim kadar yakınım zaten
Ama daha da yaklaşmanı beklerken uyuyakalmışım bile

YirmiBeş

Yeni bir hayata adım atmadan son düzlükte.

Moonrise Kingdom.

Suzy and Sam.

- I always wished I was an orphan, most of my favourite characters are. I think your lives are more special.
- I love you but you don't know what you're talking about

- I love you too..

Devamı Yok Gecenin.

Yavaş yavaş suya bata çıka yürüyordu
Işıktan kör olmuştu gözleri sabah sabah
Sözler kurmak için zahmete bile girmiyordu
Sürekli kendini tekrarlayan o uykular için uğraşmıyordu
Gecenin içine hareketin içine gidebilirdi
Kör eden o ışık mı hareketine sebep oluyordu

Felç olmuştu daha dün gece ışıklardan
Felç olmuştu daha dün gece duygulardan
Kendini adadığı altınlar
Kendini adadığı uykular

Yine yalanlar içinde yürüyordu geceleri
Öğrenmesi için bilmemesi gerekiyordu
Kaybolduğunu fark ettiğinde bir gün daha istiyordu
Bir gün daha sayarak yıllarını alamazdı ki ama
Yeniden başlamayı düşündü geceleri
Denemeyi bırakmadan hoşça kal demeyecekti

Felç oldum ben kollarımı hissetmiyorum ki
Felç oldum dün gece de adadığım o altınlar uğruna
Felç oldum dün gece kendimi adadığım o uykular uğruna