bitmeyen.

Toz, aşka yakın.

Yatay Düzlem

Oradan nasıl görünüyor dünya
Oradan nasıl görünüyor yaşananlar
Seçimlerin terketmek ya da yaşamaksa
Hiçbirini seçemiyorsan
Her türlü hakkını gizliyorsan
Bazı doğrulara yalanları sıkıştırabiliyorsan
Eminim güzeldir yukarıdan bakabilmek

Bir odayı tüm külleriyle görebilmek
Bu çaresizliği yaşamayı istemek
Bir-iki cümleyi bir araya getirememek
Demek istediklerini imalara sıkıştırmak
Hem tehlikeyi hem de güzellikleri hissedebilmek

İmreniyorsun belki
Umursamıyorsun belki

Dairelerde Koşmak

Hep başa dönmek acı çoğu zaman. Yol gösteren işaretler olmayınca kaybolmak da çok kolay zaten. Pasaja girip o pasajın çıkışından sevdiğin sokağa çıkmak kadar kolay değil yaşananlar. Güç gerekiyor, anlamak yorumlamak üstesinden gelebilmek gerekiyor. Fazla şey gerekiyor aslında. Deniyorsun ama en azından, bildiklerin de var tabiki. Başarmak istiyorsun en önemlisi. Rastgele cümleler kurdum gece gece tekrardan hoşgeldin sayfam deme amaçlı.

-artı

kaldığım okuduğum çalıştığım yerlerin semtleri bile tutmazken şimdi hepsi de aynı sokakta neredeyse ve ben bir sürü kahve içiyorum.

-6eylül

Dün gece 4civarı uykumdan uyandım. Dışarı çıktım, soğuktu. Üşüdüm bayağı. Bakkala girdim diş macunu istedim, garip bakışlara maruz kaldım. Utanmamak için bir litre de zero aldım. Odaya geri döndüm. Dişlerimi fırçaladım. Bir sigara yaktım. Kola içtim bir bardak. Ondan sonra da uyudum tekrardan. Saat 4:30 olmuştu.

Aptal değilim, biraz ters.

-meli,malı

bugün kıskandım, izledim, okumadım, düşündüm, içtim, açtım, kirlettim, kaydettim, kurdum, sardım, konuştum ve bekledim.

''Dünyayı Kurtar''

bu kadar mı adadım kendimi
önceden verdiğim bir söz mü vardı şimdi beni uykusuz bırakan
boşuna mı attık o çentikleri menü arkalarına

''Tek Çözüm''

istemediklerim istediklerimden fazlaysa
kaybettiklerim kazandıklarımdan fazlaysa
joss stone da en doğrusunu demiş bu durumda

''Change takes time
It exceeds all expectations
It requires both now and then
Although the players change
The song remains the same
And the truth is
You gotta have the balls to change''

''Hiç Gitmemişsin''

çoğu zaman gündüzü yaşayamazsın ki
her gün senin için gece gibi geçer
o gece de yıldızsızdır zaten
merhaba küçük hayalperest
uzun süredir buralarda değildin
hep beklemiştim seni
en küçük olaydan büyük sonuçlar çıkartmanı hep özlemiştim zaten
sonuna kadar seninle olacağım dediğinde inanmamıştım sana
bu yüzü özleyeceksin dediğinde gülmüştüm sadece
uyanınca sinirli olacağın günler tekrardan gelecek dediğinde ileri sarmıştım duymamıştım
zaman mekan farketmez hep buradaymışsın
bir daha bir daha söylüyorum
merhaba küçük hayalperest


12

''Cevabı Basit''

Ne iş yapıyorsun diye soranlara bedava içkiye müdürle bulaşık yıkıyoruz demek istiyorum.

''Bunlar Yalan Değil''

Sırasıyla mp3 çaların, laptopın, cep telefonun çalınıyorsa. Müdürünle bulaşıkhanede tüttüre tüttüre bulaşıkları yıkıyorsan, otobüs şoförlerinin nerede indiğini hatırlayacak kadar dolmuşlarda sürünüyorsan, mtv'ye röportaja giden arkadaşının akşama çöp dökmesini, kahve hazırlamasını izliyorsan, aileni özlüyorsan ve bunların hiçbirinin yalan olmadığını düşünüyorsan; hayat sana hergün bir şey daha sunar. İnanılması zor, şaşkınlığa uğraman olası durumları çat çat dizer. Onun için ismini yalan söylememek lazım, zengin evladı ve gururlu fakir ikilisini akıldan silmek lazım.

10

''Bu da Böyle Bitti''

Burası da iyiydi aslında son zamanlarda, sinirime dokunmayan insanlar ''komşular'' azaldıkça daha da sevmeye başlamıştım halbuki. Hatta ''yangın merdiveni'' kıvamına gelmek üzereydi ki ayrılmak zorunda kalıyorum. Güle güle gecekondu manzaralı pencerem, güle güle Cihangir'de oturuyor gibi lan hissi, güle güle her iş çıkışı illaki içiyoz abi muhabbetleri.

Yüksek dozda holga candır.2






''Tek Bir Cümle''

Tez konusu olabilecek bu gece için hepinize teşekkür eder 4 saat sonra uyanmaya çalışacağımı kendime hatırlatıp bu cümleyi de bitiririm.

''Anlamsız''

cevaplar istiyorsan
yeniden kaybolmak istiyorsan
''cue card'' denen türkçesini bulamadığın o icatlardan istiyorsan

doğru zamanda doğru cevapları verebilmek
doğru durumda doğru davranmak istiyorsan
kendini küçük düşürmek istemiyorsan
tekrardan bak

sızlayan ayaklarını düşünme
kaybolan saatleri düşünme
saatleri haftalara dönüştürme
yan odadan gelen sesleri dinleme

yakın arkadaşlarınla eğlenceli olabilecek bu muhabbetleri onlarla yapma

tekrar tekrar dinlemekten sağır olmaya başladıysan
tekrar tekrar aynı görüntüyü kendine hatırlatmaktan aklını kaybetmeye başladıysan
iyiye mi gidiyor kötüye mi diye düşünme zamanıdır artık
doğru düzgün konuşma zamandır artık

''Tek Bir Cümle''

''Her zamankinden mi?'' deyip gülüşeceğimiz bir müşterim olduysa bu iş tamamdır.

''Tek Bir Cümle''

sahteliğine ihtiyaç duyulmuyor.

''Işık''

bu yol doğru yol
tüm güçsüzlüklerini unutursun
tüm bencilliğinden kurtulursun
bilmesen de sorarsın öğrenirsin
yan sokak yoktur
yokuş yoktur
her zaman ışık vardır
her zaman otobüs geçer
yüce bir güç kaplamıştır tüm içini
belki kendi gücündür
belki de görmene yardımcı olmuştur başkaları
ama ne olursa olsun
baskı yoktur
gölge yoktur

artık yukarı bakabilirsin
rahatlayabilirsin
özgür olabilirsin

''Ekmek Parası''

-7/24 alehandıro diye gezmek sağlığa zararlıdır.
-içki kültürüm arttı, teşekkürler sayın şinik.
-bir vesikalığım daha arananlar listesinden çıkma gibi.
-bugün bu belgeleri toplayamazsam kalbim çok kırılır.
alehandıro alehandırooo

08





yedi saat.

''Bu Gece''

bu adımlar nereye götürür bilmiyorum
bu gece uyumak istemiyorum
olmazdı yatağım kırılmasaydı

bir adım atarken bir taksi durur
iki adım atarken korna sesleri
üçüncü adım güle güle demeye mecbursun
dünyanın hakimisin o sürede

''Adam''

My favorite children's book is about a little prince who came to Earth from a distant asteroid. He meets a pilot whose plane has crashed in a desert. The little prince teaches the pilot many things, but mainly about love. My father always told me I was like the little prince. But after I met Adam,  I realized I was the pilot all along.


-i can see that you're upset but i don't know what to do.
-i'd like you to give me a hug.

''Bir''

sebebin yok
çözümün yok

''Yaşamdan Uyanmak''

gittiğimiz yerler kuşatma altında
küçük bir açık bekliyor herkes bu kabustan uyanmak için
güneş tekrar tekrar batıyor buralarda
insanlar detaylarda kayboluyor
ödül verilmiyor sanki
doğal bir durum olmuş artık başarabilir miyim diye sormak
günahlar ve sevaplar karışmış birbirine

geç artık bunları

kalbiniz zehirlenmiş
tedaviyi biliyorum
geçmişte yaşarsan hiçbir zaman emin olamazsın
insanlar kalabalıkta kayboluyor
oyunlar oynamaya zamanları olunca
sesli oynuyorlar

aş artık bunları

nefes almaya zamanın olsun biraz
nereye bakacağını bilmelisin her zaman
son verebilirsin bile bu düşüncelere

eve gelirken tek olmayacağım.her gün biriktiriyorum.çok yoruluyorum.az zaman kaldı.sizi çok seven çocuğunuzdan.

''Kaldırımlar, Taban-Altı Varlıklar''

ben anlayamadım
bu kaldırımlar, bu taban-altı varlıklar anlatıyor sadece sanırım
teki aradığımı
bildiğimi aradığımı
bazen aradığımı bulamadığımı
cevabını bildiğimi
cesaretimin olmadığını
bazen  hiçbir şeyimin olmadığını
cevabını gereksiz yerlerde aradığımı
kendimi ve karşımdakini kırdığımı
gereksiz heyecanlar aldığımı
gereksiz heyecanlar verdiğimi
ezilmişlerin şarkısını sende dinlediklerimi
kararların bozulduğu
yeni kararların verildiği
her şey bu yollarda
bu kaldırımlarda
bu taban-altı varlıklarda

''Adada Kaldı Bir Yanım''

Kendi şehrim, kendi adam gibi benimsedim. Gördüğümüz her ada sakiniyle konuşacağız kuralına tamamen uymasak da imkan dahilinde yapabildiğimizi yaptık, konuştuğum her insanı kendi komşum kendi bakkalım gibi sevdim ve saydım. Araba sesinin olmadığı, sadece kuş ve vapur seslerinin olduğu bu yeri pek bir sevdim. Kendi yazlığımdaki gibi az ama öz insanların olduğu herkesin birbirini az çok tanıdığı, birbirlerini her gördüğünde birkaç dakika konuşmak zorundaymış gibi hissettiği ve hissettirdiği insanların bulunduğu Heybeli, sana aşık oldum sanırım. Dönüş ne kadar zordu benim için. O banklardan kalkmak istemedim, o odadan ayrılmak istemedim, o terasta zaman dursun istedim. ''şehre varmak istemedim.'' Metropole, medeniyete isyanımı her an dile getirdim. Hala da aynıyım sanırım. Okul başlıyor, medeniyetin gerektirdiği gibi toplu taşıma araçlarını kullanmaya başladım, bilgisayarımı açtım ve sanırım mutsuzum. O ayyaş bakkal, sabah akşam arka odada rakısını yudumlayan amcam beni çırak olarak alsa keşke, kahvaltı menülerini bütün sıcaklığıyla bizle paylaşan, ayaküstü hayat hikayesini anlatan teyzem garson olarak iş verse keşke, son gün ayrılırken öldüğünü öğrendiğim iki ada sakininin yerine bizi alsalar keşke. İlkokuldan beri orada yaşayan insanlardan olsam keşke.

eve gelmişim.

öğrenci olduğunu eve geldiğinde daha çok anlamanın garipliği, gece dolabı açıp da ''anaaa yiyecek var'' tepkimi verişim, kahvaltıyı kahveyle yaptığım anları daha ilk kahvaltıda koca bir salatayla unutmam, 2 hafta boyunca şipşak yemeklere, kirlenen kıyafetleri yıkama,yıkatma derdine son. her pazartesi hesabıma yatırılacağını bildiğim harçlığım olmadan ''anne para versene dışarı çıkcam'' demek ne değişik gelmekte. daha ben alışaduruyim bu yeni düzene midemin boş durmadığı evdeki ilk günde böylece bitsin. keşke babam da olsaydı ama.

before sunrise.


"Daydream delusion
Limousine eyelash
Oh, baby, with your pretty face
Drop a tear in my wine glass
Look at those big eyes
See what you mean to me
Sweetcakes and milk shakes
I am a delusion angel
I'm a fantasy parade
I want you to know what I think
Don't want you to guess anymore
You have no idea where I came from
we have no idea where we're going
Lodged in life
Like branches in the river
Flowing downstream
Caught in the current
I carry you
You'll carry me
That's how it could be
Don't you know me?
Don't you know me by now?"

örtünün altından, elektriği olmayan bir bardan.

*yumruk yumruğa edilen kavgaları unutmuşum, önceden ne güzeldi kişisel özelliklerine saldırmadan hiç düşünmeden sade ve sadece bilek gücüne, kendine güvenirdin. çok fikrim yok doğrudur en son böyle kavgamı da ortaokulda yapmışımdır heralde ama olsun karşımdakinin sadece bencilliğine ve bazı kişisel özelliklerine saldırabildiğim bir kavga ne kadar saçmalayabiliyor daha yeni farkına vardım.
*insanları görmemeye alıştım ve kısa süre içerisinde insanları da benim gibi gördüğünü düşündüğümden her insanın içine gircekmiş gibi bakmam kötü sonuçlar doğurcağını hissediyorum. gözlük almayı hala neden istemiyorum?
*bu teyzeyi sevdim mi sevemedim mi niye anlayamadım hala, halbuki lastfm kullanan birisi olarak son yedi gün içerisinde en çok dinlediğim 3. kişi olmuş. hala kararsızım. işsizliğim güçsüzlüğüm sonunda beni bu hale sokacaktı, başardım mutluyum ve huzurluyum.
*suriye pasajı, ne güzelmişsin. 5. kat ne de değerliymişsin. o rezilliğin, o başıboşluğun, o zıplasam sanki tüm binayı titretebilecek korkusunu bize sunman ne güzelmiş. o balkona gideceğim ve bir daha bir daha sigara içeceğim aşşağıyı izleyeceğim başım dönesiye kadar yükseklik korkum varmış diyesiye kadar. tekrar, tekrar.

*bilinçaltımın ve alkolün karışımından çok korkmaya başladım. ben yapmazdım böyle şeyler.

07





amaçsızım, ama sadece ''bazen''

ver elini tatil.

finaller biter, üstüne çok özlediğim az da olsa özlem giderdiğim kar gelir, yapacak çok da şey kalmamıştır. bu his ne güzelmiş, rahatlık.

my name was Salmon; like the fish.

''inside the snow globe on my father's desk, there was a penguin wearing a red-and-white-striped scarf. when i was little my father would pull me into his lap and reach for the snow globe. he would turn it over, letting all the snow collect on the top, then quickly invert it. the two of us watched the snow fall gently around the penguin. the penguin was alone in there, i thought, and i worried for him. when i told my father this, he said, ''don't worry, susie; he has a nice life. he's trapped in a perfect world.''





evet yasal değil farkındayım. yasal neyim var sorusuna çok yüklü bir liste de hazırlayamam. telefona gelen o mesaj ''torrent'e düşmüş'' ü gördükten sonra gecenin hızla bitmesini benden fazla kimse istememiştir heralde. on dakikada koşa koşa odaya gelişim,  ''lovely bones torrent'' yazıp da yüzlerce cevap almamdaki mutluluk, paha biçilemez.
kitabı okuyup, ikinci defa, üçüncü defa okuma isteği oluştuktan; fragmanını artık hergün izlemekten ezberlemem ve ayrıca bir buçuk iki yıldır bu anı beklemem bence bu yasal olmayan hareketi yapma hakkı vermekte. aşırı derecedeki beklentim büyük ihtimalle hayal kırıklığımın sebebi olacak ama vizyona girdiğinde de ''yeni aldığım gözlüklerimle artık gören bir insan olduğumdan'' onlarca defa gideceğim sinemaya söz sana peter jackson.

Edit: yuh diyorum, bu kadar mı beceriksizsin, bu kadar mı hayal gücü yoksunusun. neyse

üniversitelerin websayfaları sorunsalı.

adamlar uğraşmış domaindir nedir adını bilmem almış her şeyini ama 2-3 adres yazmakta ya da bunları bulmayı kolaylaştırmada hiç işimize yarayacak şeyler yapmamış. gecenin bu yarısında şimdi itü yü arasam saydırsam kim bana haksızsın der! tabi açacak biri bulunursa. hangi kampüsünde ne var ne yok bi yazsan da bizi böyle sinirlendirmesen e güzel okul.

gelen kutusu-02:02

bir inanç seni hayata bağlar, hangi inanç olduğu önemli değil. sana güç verir yalnız olmadığını hissedersin. ona sığınırsın. tıpkı çocukların korktuğu zaman annelerine sarılması gibi. dogmatik olmak her zaman kötü değil. açıklanamayan şeyler her zaman yanlış değil. hislerini anlatamazsın sadece sen bilirsin ya da acıyı sadece sen hissedersin. inanmak istemezsen herhangi bir inanca kimse seni ikna edemez sen gerçekten istersen o inanç sana varlığını hissettirir.

gereksiz derslerden sola dön.

*saatlerce boğaziçi tarihi'ni anlatan adamları niye izliyoruz ki sanki
*ne biçim derstir ki bu sınavda bunlar çıkacak
*herbiri 1'er saatten 11-12 video
ne güzel.
-3final geçti gitti mutluyum huzurluyum derken kötü yerden vurdu bu ders.

*bebek'e inen yılanlı yolda önceden katırlar geçermiş
hmmm.

06



insanlar bakıp gitti sana, ona.



pek farkı yoktu aslında senden öncesinin de sonrasının da
yardım mı etmek gerekirdi
sadece izlemek mi gerekirdi
haber mi vermek gerekirdi
sosyologlar sadece sizi anlatmakla yetinmeli mi
düşünmüştüm de, yüzüme çarpmamıştı bugünkü kadar
çok korktum insanların duyarıszlığından
geçip görüp de bakmamalarından
hissetmemelerinden
sonra buz pistine geçmelerinden
yapmamız gereken bu değil demek nereye kadar
göstermek gerek
bunlar da var
alıştıkları için ölüye bile bakmayanlar var
gösteri mi ne bu diyenler de var
söylemek gerek
böyle insanlar da var
suçlu değilsiniz
bu düzene alışmış yetişmişsiniz
ama suçluyuz
bu düzene dur demeyerek
bu düzeni herkesin gözüne sokmayarak