''Kaldırımlar, Taban-Altı Varlıklar''

ben anlayamadım
bu kaldırımlar, bu taban-altı varlıklar anlatıyor sadece sanırım
teki aradığımı
bildiğimi aradığımı
bazen aradığımı bulamadığımı
cevabını bildiğimi
cesaretimin olmadığını
bazen  hiçbir şeyimin olmadığını
cevabını gereksiz yerlerde aradığımı
kendimi ve karşımdakini kırdığımı
gereksiz heyecanlar aldığımı
gereksiz heyecanlar verdiğimi
ezilmişlerin şarkısını sende dinlediklerimi
kararların bozulduğu
yeni kararların verildiği
her şey bu yollarda
bu kaldırımlarda
bu taban-altı varlıklarda

''Adada Kaldı Bir Yanım''

Kendi şehrim, kendi adam gibi benimsedim. Gördüğümüz her ada sakiniyle konuşacağız kuralına tamamen uymasak da imkan dahilinde yapabildiğimizi yaptık, konuştuğum her insanı kendi komşum kendi bakkalım gibi sevdim ve saydım. Araba sesinin olmadığı, sadece kuş ve vapur seslerinin olduğu bu yeri pek bir sevdim. Kendi yazlığımdaki gibi az ama öz insanların olduğu herkesin birbirini az çok tanıdığı, birbirlerini her gördüğünde birkaç dakika konuşmak zorundaymış gibi hissettiği ve hissettirdiği insanların bulunduğu Heybeli, sana aşık oldum sanırım. Dönüş ne kadar zordu benim için. O banklardan kalkmak istemedim, o odadan ayrılmak istemedim, o terasta zaman dursun istedim. ''şehre varmak istemedim.'' Metropole, medeniyete isyanımı her an dile getirdim. Hala da aynıyım sanırım. Okul başlıyor, medeniyetin gerektirdiği gibi toplu taşıma araçlarını kullanmaya başladım, bilgisayarımı açtım ve sanırım mutsuzum. O ayyaş bakkal, sabah akşam arka odada rakısını yudumlayan amcam beni çırak olarak alsa keşke, kahvaltı menülerini bütün sıcaklığıyla bizle paylaşan, ayaküstü hayat hikayesini anlatan teyzem garson olarak iş verse keşke, son gün ayrılırken öldüğünü öğrendiğim iki ada sakininin yerine bizi alsalar keşke. İlkokuldan beri orada yaşayan insanlardan olsam keşke.