Altyazı.

Barışın romantik dili çok güzeldir, biraz da inanarak sarf edince cümleleri hele.
Bir süredir bulunduğum ortam itibariyle öğle yemeği sırasında birçok yoruma maruz kalıyorum. Haber kanalı açık, Demirtaş ve Yüksekdağ'ın basın toplantısından bir görüntü verilmiş ve sesleri kısılmış duymuyoruz konuştuklarını sadece alt yazıyı görebiliyoruz. ''Demirtaş'ın sonu hapishane mi?'', ''Yüksekdağ terör örgütüne sırtını dayıyor.'' diyerek hepimizi ateşlendiriyor. Yemek yerken içten tükürmeleri duyabiliyorum, küfürleri duyabiliyorum, nefes almadan yemek yerken, ağzından yemekleri saça saça ''orospunun çocukları, pis katiller, şerefsizler, leşleri gelir umarım'' larla ateşleniyor ortam.
Yan tarafımda yemek yerken bir kişi soruyor ''Yeni şehit haberi var mı? Bugün kaç kişi şehit düşmüş?'' diye. Soruyor diğeri ''Bu şehitler sizce kime yarar hocam erken seçim olursa?'' diye. Mantıklı bir şekilde cevap vermeye çalıştığım an hor görülüyorum. Daha geniş bakmamız gereken bir durumun var olduğunu anlatmaya çalıştığımda sesim duyulmuyor, alt yazı çıkıyor önümde ''Bu kalleş şehitleri umursamıyor.'' diye.
Yemekten sonra Kızılay kan almaya geliyor revire. Herkes sıralanmış, kendileri için hayırlı bir aktivite olan kan vermeye başlıyorlar. Soruyor bir hemşire ''Diyarbakır'dan gelmiştiniz değil mi? Orası nasıl karışık mı?'' diye. Kızılay görevlisi bir erkek ''Ortam çok gergin, akşamları çocuklar dışarı çıkıyor çok kaygılılar çok kızgınlar doğal olarak ama hepsi haklı bu kızgınlıklarında sanki. Bu verilen kanlara fazlasıyla ihtiyacımız oluyor orada.'' diye cevap veriyor. Hemşire çekiyor kolunu ve kan vermeden çıkıyor dışarı. Çardağa geçip sigara içmeye başlıyor, ''Bizim için tehlikeli olan insanlar hakkında nasıl da güzel yorumlar yapıyor'' diyerek. Mantıklı bir şekilde cevap vermeye çalıştığım an hor görülüyorum tekrardan. Daha insancıl bir açıdan bakmamız gereken bir durumun var olduğunu anlatmaya çalıştığımda sesim duyulmuyor, alt yazı çıkıyor ''Sokaktaki haine kanını vermek isteyen bölücü'' diye.
Danışmanlığını yaptığım her asker gergin, sözde barış bitti diye. Öldürmekten ve öldürülmekten korkan herkes boş gözlerle bana bakıyorlar belki morallerini arttıracak birkaç cümle söylerim diye. Tüm gün savaş tamtamları duyuyorlar çünkü alt yazıya gerek kalmadan. Çoğu okumamış yirmişer yaşında yüzlerce çocuğa birileri tüm gün bağırtıyor ''Her şey vatan için'' diye, ''Vatan sana canım feda'' diye. İnanmayarak, ''Güvende olduklarını, kendilerini kötü hissettikleri her an telefonumdan bana ulaşabileceklerini'' söylüyorum aramayacaklarını kendi kaygılarında bir girdapta boğulacaklarını bilsem de.
Aile danışma hattından her gün onlarca aile arıyor çocuklarına ulaşamayan. Başbakanın ve cumhurbaşkanının savaş tamtamlarında geçmeyen alt yazıyı anneler ve babalar yazıyor sanki bu aile danışma hattında ''Çocuğuma ulaşamıyorum, nerede çocuğum, bir sorun mu çıktı iki gündür beni aramıyor'' diyerek.
Barışın romantik dilini kullanabilen az sayıda insandan birisinin yazısını
okuyorum, röportajını okuyorum, ender de olsa televizyonda izleyebiliyorum ''Barış, barış, barış'' diye bağırdığı. Kendi içimde her gün bağırıyorum, her gün anlatmaya çalışıyorum barışın değerini bu kadar savaş tamtamı yapan insanların yanında. Suratıma tükürmek istiyorlar, kendilerine göre tipimin bozukluğuyla eşleştiriyorlar dinlemedikleri söylemlerimi, alt yazı hep aynı: ''Bölücü.''
Barışın romantik dili çok yorucu bugünlerde, hiç prim yapmıyor anaakım düşüncelerde. Olsun en azından güzelim içimde.
Korkuyorum ister istemez. Dışarı çıktığım bir akşam ötekileştirilmiş, yok sayılmış, öldürülünce sadece piş bir leş olarak anılacak insanlar tarafından öldürülüp ertesi gün bölücü olmayan hayırlı ve düşünceli insanların ağızlarından yemekler saçıla saçıla bir vatan evladımız daha şehit oldu denilebilmek için, içi boş bir amaç uğruna, kanlı araçlarla bir zarar göreceğimi düşünerek korkuyorum burada.

Hiç yorum yok: